Davalarda, Marka ve Patent Vekili Avukatlar Daha mı Başarılıdır?
Avukatlık sadece mahkeme süreci ve dava dosyaları arasında koşturmak değildir! En iyi avukatlar, sorunları daha doğmadan öngörüp tedbirini alırlar ve sorunu çözmek için mahkeme haricindeki tüm yasal ve idari süreçleri etkin şekilde kullanırlar.
Marka ve Patent davaları uzmanlık gerektirir, başarı için önce bunun kabulü gerekir.
Sınai Mülkiyet Kanunu özel ihtisas gerektiren bir konu olup büyük şehirlerde Fikri ve Sınai Haklar Hukuk / Ceza Mahkemeleri kurulmuştur.
Mahkeme Hakimleri, marka, patent, tasarım konularında meslek içi eğitime tabii tutulmuşlar ve uzmanlaşmışlardır. Yargılama aşamasında dosya bilirkişilere verilip rapor alınmaktadır. Hâkimin, bilirkişinin uzmanlaştığı bir yargılamada davayı yürüten avukatın da uzmanlaşması kanımca şarttır!
Önemli olan dava açmak değil, dava kazanmaktır!
Davayı kazanmak da göreceli bir kavramdır; Dava sonuçları siyah beyaz gibi net değildir çoğunlukla gri alanlardan oluşmaktadır. Birçok kez kâğıt üzerinde davayı kazanan tarafın aslında zararlı çıkan taraf olduğuna tanık oldum.
Bu durumu size bir örnekle açıklayayım; Patent ihlali iddiasıyla aleyhine dava açılan müvekkil, davanın olası olumsuz sonuçlarından kurtulmak için davacıya, “davadan vazgeçmesi için 1 milyon TL teklif etti”, yargılama sürecinde bu teklifi birkaç kez artırarak yeniledi fakat davacı taraf çok abartılı rakam ve taleplerde bulunup yapılan teklifi reddetti.
Yargılama sürecinde, davacının davasını yanlış konumlandırması, iddialarını ispatlayamaması, gereksiz iddia ve taleplerle davayı uzatıp kontrolü kaybetmesi akabinde mahkeme kararı müvekkilin aleyhine sadece 6 Bin TL tazminat ödenmesi şeklinde oluştu.
Müvekkil, hukuken davayı kaybetti ama 1 Milyon TL vermek yerine sadece 6 Bin TL verdi.
Her işte olduğu gibi dava aşaması öncesi de tüm hazırlıkları tamamlamak, davayı iyi konumlandırmak, davayı iyi anlatmak ve dava sırasında çıkabilecek tüm olasılıklara hazırlıklı olmak şarttır!
Marka, patent hukukuna genel bilgilerle yaklaşamayız, özel bilgiler gerekmektedir. Ayrıca tescil sürecinin de bilinmesi şarttır! Tescil şartları ve sürecinin bilinmemesi, yargılama aşamasında hata yapılmasına sebebiyet verir.
Bu hususu da örnekle açıklayayım; Makine faydalı model ihlali davasında davacı dilekçesinde “Müvekkil, söz konu makineyi 1995 yılından beri üretmekte olup ekte faturaları sunulan şirketlere satmıştır. 2000 yılında ürününe faydalı model tescili almıştır. Davalı söz konu ürünü taklit etmektedir…” mealinden açıklamalarda bulunup dilekçesinin ekine 1995 yılından bu yana ürettiği makineye ait teknik bilgiler ve faturalar sunarak taleplerde bulunmuş. Oysa bir buluşun, en geç 12 ay içinde tescil başvurusunun yapılması gerekir bu sürede yapılmayan buluşlar tescil edilse dahi açılacak davayla kolaylıkla hükümsüz kılınırlar. Tescil süreci ve şartları bilinmediği için dava konusu makineyi, tescil tarihinden 5 yıl öncesi ürettikleri beyanı ve delili dosyaya sunulmuştur. Elbette bu dava baştan kaybedilmiş hatta tescilin hükümsüzlüğüyle sonuçlanmıştır.
Tescil şartları, süreci ve hukuku alanlarında uzmanlaşmak için TÜRKPATENT nezdinde aktif bir şekilde Marka ve Patent Vekilliği alanında çalışılması şarttır!