Marka, Patent ve Tasarım Davalarında Tazminat Miktarı Ne Kadardır?
Tazmin kelimesinin anlamı; Verilen zararın karşılanmasıdır!
Avukat olarak tarafıma, “Davada, ne kadar tazminata hükmedilir?” diye sorulduğunda verdiğim yanıt;
-Taklit edilen için; Ne kadar zararın varsa en az o kadar olmalı…
-Taklit eden için; Taklit sayesinde ne kadar kazandıysan en fazla o kadar olmalı… Şeklindedir.
Dolayısıyla verilen zarar ne kadar fazlaysa hükmedilecek tazminatın da o kadar fazla olması gerekir. Fakat daha önce de belirttiğim gibi “hayatın gerçekleri ile hukukun gerçekleri sıklıkla farklılık göstermektedir.” Tazminat davalarında çoğu zaman verilen zararı tam olarak tespit etmek mümkün olamamakta, çoğu zaman daha azına, bazense çok fazlasına hükmedilmektedir. Tazminat miktarı çoğu zaman davasını boşlayan taraf aleyhine oluşmaktadır.
Ticari bakımdan son derece önem arz eden ve ciddi yaptırımları ve kazançları olan bir davada işi şansa bırakmamak gerekir.
Her davada olduğu gibi tarafların iddia ve savunmalarını hukuki ve teknik olarak çok iyi açıklamaları gerekir.
Dava öncesi tecavüzü kanıtlayan belgelerin, kıyaslama yapılacak numune ürünlerin, satış bilgilerinin, satış noktalarının…vs tüm delillerin toplanması gerekir.
Delillerin değerlendirilmesi akabinde SMK 151. madde kapsamında Yoksun Kalınan Kazancın tazmini için öngörülen 3 seçimlik haktan hangisinin daha uygun olduğu tespit edilmelidir.
SMK 151. madde, tescil sahibine Yoksun Kalınan Kazancın tazmini için 3 seçimlik hak sağlamıştır bunlar;
a) Tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Tecavüz edenin hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedelidir.
Seçime göre tazminat miktarı da değişiklik gösterecektir.
Size bir örnek vereyim: Tarafıma, karardan sonra temyiz aşamasında gelen bir dosyada; Tanınmış bir pastane firması, marka ihlali ve zarar tazmini için açtığı davada SMK’nın tescil sahiplerine tanıdığı seçimlik haklardan “a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir” üzerinden zararının tazminini talep etmiş.
Birkaç bilirkişi incelemesi sonucunda; davacının, davalının marka ihlali yaptığı 2 yılda, 3 Milyon TL karının düştüğü şeklinde tespitte bulununca Mahkeme bu miktar üzerinden karar vermiş.
Karar sonrası tarafıma gelen dosyayı incelediğimde; marka ihlali yapan firmanın bu süreçte elde ettiği kazanç 250/300 Bin TL olduğu dolayısıyla gerçekte elde ettiği kazancın 10 katı oranında tazminat ödenmesine hükmedildiği, davacı firmanın, son yıllarda birçok şubesini kapattığı hatta ortaklık yapısının değiştiği dolayısıyla kar düşüşünün ana nedeninin bundan kaynaklandığını tespit ettim.
Bu gerçeklerin hiçbirisi yargılama sırasında belirtilmediği ve deliller sunulmadığı için tazminat miktarının abartılı çıktığı tespiti üzerine oluşturulan temyiz dosyası sonrası yapılan yargılamada tazminat miktarı gerçek seviyelere indi.
Bir başka örnek vereyim: Eğitim (Özel Okul) sektöründe faaliyet gösteren müvekkilin markasına değişik şehirlerde, değişik firmalar tarafından yapılan ihlaller akabinde açtığımız tazminat davalarının öncesinde mutlaka; karşı tarafın kaç yıldır faaliyet gösterdiği, kaç öğrencisinin olduğu, geçmiş yılarda ne kadar vergi ödediğini tespit eder akabinde SMK’nun belirlediği 3 seçimlik haktan en kazançlı olanını belirleyerek; kimisinden “Lisans Bedeli”, kimisinden “Elde Ettiği Kazancı” talep ederim. Çünkü henüz hiç kar elde etmemiş, zarar eden bir firmaya dava açıp “elde ettiği kazancı” talep edersen yargılamanın sonucunda elde edeceğin tazminat, yapılan dava masrafını karşılamaya yetmez! Oysa “lisans bedeli” talep edersen, ciro üzerinden tatminkâr bir tazminata hükmedilir…